Yaratıcılık ve Hayal Gücü Nasıl Geliştirilir? Nasıl Yok Edilir?
Hayal gücümüz zihnimizde görüntüler oluşturabilme yetimizdir. Yaratıcılık ise bireylerde var olduğu kabul edilen, bir şeyi yaratmaya farazi yatkınlığımız diye tanımlanıyor.
Çoğu bilim insanı yaratıcılığın bir süreç olduğunu belirtiyor. Gereksinim duyma, bilgi toplama, zihnimizde tasarlama, düşünce geliştirme, gerçeklik denetimi ve işleme çevirme gibi basamaklardan bahsediliyor.
21. yy becerileri olarak anılan ve geliştirilmesi gereken yetkinliklerden biri de yaratıcılık. Peki neden bu kadar gerekli? Aslında hayal gücümüzde yarattıklarımız ile problemlere çözümler buluyoruz. Merak ediyoruz, sorguluyoruz, araştırma isteği duyuyoruz. Her zaman olmasa da buluşlar ortaya koyuyoruz. Dikkatimizi daha uzun süre toplayıp, ayrıntıları görebiliyoruz. Kendimize güvenimiz artıyor. Kendimizi farklı şekillerde ifade edebiliyoruz ve yeniliklere daha kolay uyum sağlıyoruz.
Okulda yaratıcılığın gelişimi için öncelikle ders formatından çıkmış, merak uyandıracak konulara ihtiyacımız var. Ya da konuları merak uyandıracak şekilde düzenlemeli ve yapılandırmalıyız. Tek cevabı olan ve doğruların bulunduğu karşılıklı alış-veriş bilgileri yerine açık uçlu ve herkesin düşünmesine, hayal kurmasına, kendi fikrini geliştirmesine olanak sağlayacak düzenlemeler gerekiyor. Bu düzenlemelerde düşüncelerin olgunlaşmasına fırsat sağlayacak zaman planlaması önemli. Çaba göstererek üretimler yapmaya giden süreç çok kıymetli. Yaratıcılık bazen saçmalamakta yatıyor. Kime göre saçma ve kime göre anlamlı olduğu bile tartışmaya açık. Süreçteki saçmalamalar bizi başarılı bir sonuca ulaştıracak basamakların görevini üstleniyor.
Yaratıcılığı yok etmek en iyi bildiğimiz işlerden birisi. Bugüne kadar eğitim ortamlarında ya da evlerde çocuklara fazlaca müdahale ederek, eleştirerek, doğru budur diye göstererek, alay ederek, belli kalıplara sokmaya çalışarak yok edildi.
Yazar Özlem Tokman ile bu konuda sohbet ettik. Kendisinin yurtdışı deneyimleri de bize ışık tuttu. Özlem Hanım bize kitap okumanın normal bir süreç olarak algılanmadığını, fazlaca baskı altında olduğunu, herkesin dilinde olan ama bir türlü hayata geçemeyen bir alışkanlık olduğunu anlattı. Okullarda yapılan listelerin çocuklar için bu süreci daha itici hale getirdiğinden bahsetti. Kendi kitaplarında özellikle yetişkin figürleri merkeze almadığını ve kitap içinde dahi olsa çocukların özgürce istediklerini yapmalarına, hayal etmelerine olanak sağladığını söyledi. Sürekli bir otorite figürü baskısı altında yaratıcılık beklemenin mümkün olmayacağını hep beraber onayladık.
Biz, yaratıcılığın kitaplarla çok gelişeceğine inananlardanız. Kitapları çalışırken bir ajan gibi yazarla birlikte yürümeyi seviyoruz. Her şeyi gözlemliyoruz. Mutlaka üretimler yapıyoruz. Oyun oynuyoruz. Okuyucunun hayal etmesini ve kendi kurgularını yapmasını istiyoruz. İlişkiler kuruyoruz. Upuzun bir zamana yayılmış türlü taktikleri bir kurgu içinde çalışıyoruz. Disiplinler arası işlerle boyutu genişletiyoruz. Bütün bunlar çokça yaratıcı ürünler çıkmasına yardımcı oluyor.
Evlerde aileler de aynı ortamı sağlayabilirler. Okuma saati yerine kitabın bölümleri ile hayal yolculuklarına çıkmak, tahmin oyunları oynamak, birlikte üretimler yapmak kaliteli vakit geçirmek için harika bir fırsat. Evimizin bir köşesine üretim köşeleri yapmak, tasarımlar yapmak ve kendi oyunlarımızı oluşturmak, taklitler yapmak, birlikte gözlemler yapmak bazen tahmininizden daha eğlenceli hale gelebiliyor. Belki bu sayede yetişkinlerin de körelen yaratıcılıkları gelişerek çocuklara yetişmeyi başarırlar. Ya da hiç ellemezlerse çocuklar zaten doğal olarak kitaplarda kendi aradıklarını bulacaklardır.
Picasso’nun dediği gibi; önce kuralları tam bir profesyonel gibi öğrenelim ve sonra onları bir sanatçı gibi kıralım.