Kitap Okumak ‘Elma Şekeri’ Yemek Gibidir!
Yemeyen bilmez!
Kıpkırmızı elma şekerleri pastane vitrinlerinde pırıl pırıl, jelatinlere sarılmış, size göz kırpar. Ancak kolay kolay yiyemezsiniz. Dışındaki şekerlemeyi kırana kadar türlü stratejiler gerekir. Şekerleme çok sertse ve kalınsa pes edersiniz, çok yumuşaksa dişlerinize bulaşır, sevmezsiniz. Ama güzel bir elma şekerini sabırla dişlerseniz içindeki elmasıyla ağzınıza tatlı sulu bir lezzet yayılır. Bitirince dilinizde kalan kırmızıya gülersiniz.
İşte bir kitapla karşılaşınca çocuklar da öyle hissetsin isterim. Kitaplar gözlerine elma şekeri gibi görünsün. Kapağından, özetinden şekerini kırmaya çalışırken yardım etsin büyükleri. İçine girdikçe onları uyandıran, şaşırtan, duygulandıran, merak uyandıran tatlar alsınlar. En sevdikleri kitabı bulsunlar. Ta ki yeni elma şekerleri ile karşılaşana kadar.
Peki, büyükler o elma şekerinin hiç tadına bakmadıysa, şekeri için mücadele etmediyse, ağzı, yüzü boyanmadıysa çocuklara bunu nasıl öğretecek?
Önce anne babalar rengarenk kitaplara oyuncaklar gibi baksalar? Kitaplarla oyunlar oynasalar, okumalar, canlandırmalar yapsalar? Birlikte dolaşıp en güzellerini bulsalar? Kendi çocukluklarından akıllarında kalan hikayeleri paylaşsalar?
Ardından öğretmenler kitap rafları arasında bolca zaman geçirseler? Yepyeni kitaplar ile tanışsalar ve aralarından en güzellerini sınıflarına taşısalar? Kitap seçerken kitapların resimlerine, mesajlarına, dilin eğlenceli kullanımına baksalar? Kitapları da dersler kadar ciddiye alsalar?
Bu kadar güzel bir oyuncağın özetini istediklerinde, sınavlar yaptıklarında, sorular sorduklarında ve zorunlu zamanlara sıkıştırdıklarında çocukların elma şekerlerini kırmayı başaramadıklarını anlasalar?
Kitap çocuklar için oyun olsun, rengarenk hayal dünyası, sahip olunan bir hazine, arasında gezindikçe dikkatini çekenleri kurcaladığı bir eğlence!
Çocuklar bilseler; örneğin ‘Dedemin Sihirli Dolabı (Aytül Akal)’ içinde hayal kurarlar, Leyla Fonten (Tülin Kozikoğlu)’ kahramanları ile tanışırlar, Unutkan Kedi Donbili (Judith Kerr)’ ile arkadaş olurlar, Üç Kedi Bir Dilek (Sara Şahinkanat) ile birlikte dilek tutarlar, ‘Yüzyüz (Leo Lionni)’’ ile maceralara çıkarlar, Kırpılmayı Sevmeyen Koyun (Gemma Merino)’ u canlandırırlar, ‘Mış Gibi (Peter Reynolds)’ resimler çizerler, Ayı Masalı (Hafize Güner) ile duygulanırlar, ‘Hiç Bitmeyen Şey (Helen Bocherty)’i arayıp, bulurlar, Meraklı Bahçe (Peter Brown)’nin içine sevdikleri çiçekleri koyarlar ve ‘Balık Tutma Dersi (Heinrich Böll)’nin arkası yarın gibi devamını merak ederler.
Öğretmenler sınıflarında okuma saatlerinde değil de öğrencileri çok sevindiğinde, üzüldüğünde, yorgunken ya da heyecanlanınca duygularını kontrol etmek için okusalar, ona göre hikayeleri saklı dursa ellerinin altında, çocuklar da kitaplarla daha fazla bağ kurarlar. Çocukların aralarında durup, akıllarında ne resimler oluşuyor diye duymaya çalışsalar, hepsinin kitapları çok seveceğini anlarlar.
Benim ilk elma şekerim Cin Ali’nin Kara Gözlü Kuzusu oldu. Ayşegül kitapları ile bahçede oyunlar oynadım. Nasrettin Hocaya güldüm. Büyüdükçe Şimdiki Çocuklar Harika’nın şekerini kırdım. Zamanla Kral Lear’ı tanıdım. Şimdilerde şekerci dükkanı gibiyim. Elma şekerlerim, pamuk şekerlerim, nane şekerlerim, jelibonlarım, marsmellowlarım var benim!